11 Haziran 2012 Pazartesi

Ballı Bitkiler


Ballı Bitkiler

Aricilik için değerli nektar kaynaği olan ve iyi kalite bal yapan bitkileri;


1.Kültür bitkileri
2. Doğada kendiliğinden yetişen bitkiler
3. Ağaçlar ve çalılar
olmak üzere üç grupta toplayabiliriz.



1. Kültür Bitkileri

Bu guruba baklagil yem bitkileri ile endüstri bitkileri girmektedir. Yem bitkisi olarak ekilen yonca, korunga ve kolza en başta yer almaktadir. Endüstri bitkisi olarak pamuk ve ayçiçeği aricilik için çok önemli kültür bitkileridir. Bunlar kültüre alinmiş bitkiler olduklari için çiçeklenme dönemleri farklilik gösterir ve arilar için çok zengin ve uzun süreli nektar kaynaklarini oluştururlar. Bu bitkilerden bazilarinin çiçeklenme zamani, yayiliş alani ve bal özellikleri aşağida verilmiştir.

Kirmizi Üçgül (Trifolium pratense)
Baklagiller familyasina ait birçok bitki türü ülkemizde doğal olarak yetişmektedir. Fiğ, yonca, korunga gibi kültür formlarinin ekimi ise çok geniş alanlarda yapilmaktadir. Bu familyaya ait balli bitkilerin sayisi, diğer familyalara göre daha fazladir. Ülkemizde yaygin olarak yetişmekte olan kirmizi üçgülün çiçeklenme dönemi, yetiştiği bölgenin iklim koşullarina göre farklilik gösterir. Çiçeklenme dönemi, iliman iklimin hüküm sürdüğü bölgelerde Nisan ayinda başlar ve Eylül ayina kadar sürer. Kirmizi üçgül balinin çok güzel bir tadi ve kokusu vardir. Çok açik sari renktedir. Kristalleşmesi çabuktur. Bir dönüm kirmizi üçgül ekili tarladan 10 kg bal alinabilir. Beyaz Üçgül (Trifolium repens)
Ülkemizde hayvan yemi olarak geniş alanlarda ekimi yapilan beyaz üçgül, ayni zamanda arilar için önemli bir nektar kaynağidir. Mart ayindan Eylül ayina kadar çiçekli kalabilen beyaz üçgülün bali, kovandan yeni alindiği zaman renksiz veya çok açik saridir. Kovandan alindiktan çok kisa bir süre sonra şekerlenir. Beyaz üçgül balinin güzel bir tadi vardir ve oldukça yumuşaktir. Bir dönüm beyaz üçgül ekili tarladan 10 kg bal alinabilir.

Ari Otu
Yem bitkisi olarak da kullanilan ari otu tek yillik bir bitkidir. Dünyada 13 türü bulunmaktadir. Bunlardan yalnizca 4 türü bal arilari için değerlidir. 60-100 cm. kadar boylanmaktadir. Çiçeklenmesi ekim zamanina göre değişmekle birlikte Mart-Mayis aylarinda olmaktadir. 4-7 hafta çiçekli kalabilmektedir. Dekara nektar verimi 8-14 kg. arasindadir.

Ayçiçeği (Heliantus annuus)
Ülkemizde geniş alanlarda ekimi yapilan önemli bir tarim bitkisidir. Trakya bölgesinde yoğun olarak yetiştirilir. Ari, ayçiçeğinin nektarini alirken bu bitkinin tozlaşmasina katkida bulunarak döllenmesini sağlar ve böylelikle ürün ve kalite artişina neden olur. Ayçiçeğinin çiçeklenme dönemi Temmuz ayidir. Ayçiçeği bali kovandan yeni alindiğinda altin sarisi rengindedir. Kendine özgü bir tadi vardir. Ayçiçeği bali çok çabuk kristalleşir. Kristalleştiği zaman mum gibi görünür. Bir dönüm ayçiçeği ekili tarladan 5 kg bal elde edilebilir.

Korunga (Onobbrychis)
Yazin aşağidan yukariya pembe çiçekler açar ve arilar bütün gün boyunca çiçekleri dolaşirlar. Korunga çok iyi verimli bir balli bitkidir. Bir dekar korunga 9-40 kg' a kadar mükemmel bal verir. Bali berrak ve lezzetlidir. Korunga ekilmelerinin ikinci senesi çiçek açar. Mayis sonu Haziran başinda çiçek açan korunga bu dönemde arilara bol miktarda balözü sağlar.

Yonca (Medicago sativa)
Bu bitkinin değişik türleri ülkemizde doğal olarak yetişmekte olup bir kaçi da kültüre alinarak hayvan yemi olarak kullanilmaktadir. Yonca, çok yillik bir bitkidir. Menekşe moru renginde çiçekleri vardir. Yüksekliği 250-2000 metre olan taşlik yamaçlarda, çayirlarda ve step alanlarda rastlanir. Çiçeklenme dönemi Mayis'ta başlayip Eylül'e kadar devam eder. Zonguldak, Gümüşhane, Erzurum, Kars, Nevşehir, Sivas, Erzincan, Muş, Ağri ve Gaziantep'te doğal olarak bulunur. Yonca bali, yeni hasat edildiğinde açik sari renktedir ve çabucak kristalleşir. Kristalleşen yonca bali kati ve krem rengi bir görünüm kazanir. Balinin çok güzel bir aromasi ve kendine özgü bir tadi vardir. Bir hektar yoncadan 400 kg dan fazla bal alinir. Nektarinin bol olmasi ve kaliteli bal vermesi nedeniyle yonca önemli balli bitkiler arasinda yer almaktadir.

Pamuk (Gossypium spp)
Bu genusun üç türü ve bu türlerin çeşitli varyeteleri ülkemizde kültüre alinmiştir.Bitki çok yilliktir. Boyu 30-l00 cm. arasinda değişir. Pamuğun ana vatani Asya'dir. Çiçeklenme dönemi Temmuz-Ağustos aylari arasindadir. Çiçekleri beyaz renktedir. Pamuğun tohumu ve liflerinin Hem tipta hem de endüstri alaninda kullanilma olanaği vardir. Tohumundan sofralik sivi yağ elde edilir ve tipta kullanilir. Lifleri ise dokumaciliğa ve tibba hizmet etmektedir. İşlenmiş pamuk kendi ağirliğinin 10 kati su ya da kan çekme kapasitesindedir. Bu denli önemli bitkinin diğer bir önemi de bitkinin nektar içeriğidir. Hem floral hem de extrafloral nektar içeren nektar içeren ender bitkilerden birisidir. Ari pamuğun hem çiçeklerinden salgilanan nektari hem de bitkinin diğer organlarinda bulunan salgi nektari kovana taşir. Ayrica pamuğun poleni de ari tarafindan toplanarak kovana taşinir. Pamuk poleni beyaz renktedir. Pamuk ekili alana getirilen ari döllemeyi de sağladiğindan ürün artişina neden olur. Böyle bir alanda % 40 ürün artişi gözlenmiştir. Pamuk bali açik sari renklidir. Özel bir tadi ve kokusu vardir. Bu bal çok çabuk kristalleşir. Kristalleştiği zaman balin rengi beyaz olur. Pamuk bali % 36 glukoz, % 39 fruktoz içerir. Pamuk salgisindan elde edilen balin özellikleri de aşaği yukari çiçekten yapilan bal özelliğindedir.
2. Doğada Kendiliğinden Yetişen Bitkiler 
Ülkemiz bu bitkiler yönünden oldukça zengindir. Genellikle nitelikli nektar veren bitkilerdir ve aricilik için büyük önem taşirlar. Bunlarin pek çok türleri vardir. En önemlileri; kekik, adaçayi, taş yoncasi, hindiba, ballibaba, lavanta, muhabbet çiçeği, nane, fiğ ve diğer türlerdir. Bunlar karişik olarak meralarda bulunur, kendi kendine yetişir, tohum saçar ve nesillerini sürdürürler. Bu bitkilerin bazilarinin çiçeklenme zamani, yayiliş alani ve bal özellikleri aşağida verilmiştir.
Adaçayi ( Salvia Glutinesa)
Ülkemizde bir çok türü doğal olarak yetişen bu bitkinin yaklaşik yedi türü balli bitki olarak bilinmektedir. Bitki çok yillik olup boyu 30-60 cm arasinda değişir. Yapraklari sik tüylüdür. Çiçekleri açik sari renktedir. Adaçayinin çiçeklenme dönemi Temmuz başindan Ekim sonuna kadar devam eder. Ülkemizde Kirklareli, Kocaeli, Zonguldak, Sinop, Ordu, Trabzon, Erzurum, Kars ve Hatay'da doğal olarak yetişir. Adaçayi balinin rengi açik saridir. Tadi ve kokusu çok güzeldir. Balinin karakteristik aromasi ile diğer ballardan kolaylikla ayrilir. Adaçayi balinin kristalleşmesi oldukça yavaştir. Bir dönüm Adaçayi ekili alandan 6,5 kg bal alinabilir. Bu bitkinin kültüre alinmasi aricilik için büyük önem taşimaktadir.
Kekik (Thymus)
Ülkemizde yaygin olarak yetişen bir bitkidir. Bu bitkinin beş farkli türü balli bitki olarak bilinmektedir. Yol kenarlarinda, tepelerde ve dağlarda yetişen kekik hoş kokuludur ve çok yilliktir. Kekik bileşiminde "timol" içeren uçucu bir yağ vardir. Çiçeklenme dönemi Mayis başindan Ağustos sonuna kadar devam eder. Bu tür ülkemizde Ankara, Amasya, Çankiri, Kastamonu, Bolu, Trabzon ve Kütahya'da doğal olarak yetişir. Kekik bali açik altin sarisi renktedir. Tadi ve aromasi çok güzeldir. Kekik bali enzim içeriği bakimindan çok zengindir.
Beyaz Ballibaba (Lamium album)
Beyaz ballibaba da balli bitkiler listesinde yer almaktadir. Ancak nektar bezlerinin, çiçeğin dip kisminda olmasi nedeniyle arilar bu çiçeğin nektarindan yararlanamazlar. Bu bitki, güzel kokulu beyaz çiçeklere sahiptir. Beyaz ballibabadan arilar sadece polen toplarlar. Bitkinin çiçeklenme süresi Mayis başindan Ağustos sonuna kadar devam eder. Giresun, Gümüşhane, Bayburt, Kars, Kayseri, Erzurum, Bitlis, Ağri, Mersin ve Hakkâri'de doğal olarak yetişir.
Peygamber Çiçeği (Centaurea cyanus)
Bu bitkinin değişik türleri ülkemizde doğal olarak yetişmektedir. Peygamber çiçeği çok yillik bir bitkidir. Çiçekleri mor renklidir ve çok güzeldir. Son yillarda bu bitki toplanip vazo çiçeği olarak pazarlanmaktadir. Aricilik için büyük değer taşiyan peygamber çiçeğinin tahribati bu şekilde başlatilmiş bulunmaktadir. Bu durumun yetkili kurumlar tarafindan engellenmesi gerekmektedir. Peygamber çiçeği Türkiye'de çok yaygindir. Çiçeklenme dönemi Mayista başlayip Ağustos sonuna kadar sürer. Bali açik yeşil-sari renktedir. Tadi kendine özgü olup hafif acidir. Kristalleşmesi geç olmaktadir. İç Anadolu Bölgesi için oldukça önemli bir nektar kaynağidir.
Geven (Astragalus L.)
Türkiye'de çok sayida geven türü doğal olarak yetişmektedir. Elaziğ, Çanakkale, Giresun, Ankara, Konya'da yetişir. Ancak bu bitkinin sadece birkaç türü balli bitki olarak bilinmektedir. Nektarli olan gevenlerin çiçekleri, nektarsiz olanlara göre daha gösterişlidir. Çok yillik bir bitkidir. Bu bitkinin bal kalitesi türüne göre farklilik göstermektedir. Geven bali su rengindedir. Bazi türleri, bal arilari için zehirli etki göstermektedir.
Karahindiba (Taraxacum)
Halk arasinda aslandişi, köpek marulu olarak da bilinir. Nektarin ve polenin fazla olmadiği ilkbahar döneminde, Taraxacum'larin çiçek açmasi bitkiyi aricilikta önemli kilar. Ari bu bitkiden hem nektar, hem de polen toplar. Taraxacum bali, koyu renkte olup çok kivamlidir. Bal kovandan alindiktan kisa bir süre sonra kristalleşir. Sert bir kokusu ve keskin bir tadi vardir. Bir hektar ekili alandan 51-100 kg arasinda bal alinabilir.
Engerek Otu (Echium vulgare)
Bu bitkiye ait 27 tür vardir. Ülkemizde doğal olarak yetişmektedir. Engerek otunun boyu 30 ile 50 cm arasinda olup çok yillik bir bitkidir. Özellikle yol kenarlarinda yaygin olarak görülür ve yapraklari tüylüdür. Çiçekleri leylak mavisidir ve güzelliği ile arilarin dikkatini çekmektedir. Engerek otu Mayis ayindan Ekim ayina kadar çiçekli kalabilir. Ülkemizde Kirklareli, İstanbul, Bursa, Bolu, Kastamonu, Sinop, Samsun, Giresun, Erzurum, Çorum ve Ankara'da yaygin olarak bulunur. Engerek otu önemli bir nektar kaynağidir. Bu bitkiden üretilen bal kaliteli olup geç kristalize olur. Balin rengi açik saridir ve çok güzel aromaya sahiptir. Bir hektar engerek otu ekili alandan 300-400 kg bal alinmasi mümkündür.
Siğir Dili (Borago officinalis)
Bir çok Avrupa memleketinde bu familyanin bir çok türü süs bitkisi olarak kültüre alinmiştir. Siğir dili çok yillik bir bitkidir. Boyu 20-150 cm arasinda olabilir. Çiçekleri koyu mavi renkte olup çok güzeldir. Çiçeklenme dönemi Nisandan Ağustosa kadar sürer. Tarla ve bozkirlarda bu bitkiye sikça rastlanir. Türkiye'de Tekirdağ, İstanbul, Bursa, Ankara, Samsun, Artvin, Kars, Çanakkale, Yozgat, Elaziğ, Bitlis, Ağri, Muğla, Antalya, Konya, Adana, Kahramanmaraş, Van ve Mardin illerinde doğal olarak bulunur. Siğir dili bali, açik sari renkte, kristalleşmesi yavaş, hoş kokulu ve lezzetlidir.
Nane (Mentha)
Bu bitkinin birleşiminde uçucu yağ olan "mentol" vardir. Nane'nin çiçeklenme dönemi Haziran başindan Ağustos sonuna kadar sürer. Nane bali koyu kahve renklidir. Güzel bir tadi ve nane kokusunu andiran bir aromasi vardir. Bu bitki bali diğer ballardan aromasinin farkli oluşu ile hemen ayirt edilir.
Uyuz Otu (Scabioza argentea)
Bu bitkinin yaklaşik 80 türü ülkemizde doğal olarak yetişmektedir. Çok yillik bir bitki olup boyu 30-45 cm arasindadir. Çiçekleri açik eflatun renkte ve çok güzeldir. Trabzon, Kars, Ardahan ve Gümüşhane'de doğal olarak yetişir. Çiçeklenme dönemi Temmuz-Ağustos aylari arasindadir. Bir dönüm uyuz otu ekili alandan 20-50 kg bal alinabilir. Bali açik sari renkli ve kristalleşmesi çabuktur.
Karabaş Otu (Lavandula stoechas)
Bu bitkinin yaklaşik 120 türü ülkemizde doğal olarak yetişmektedir. Çok yillik bir bitkidir. Karabaş otunun boyu 30-100 cm. arasinda değişir. Bu bitkiye rutubetli yol kiyilarinda, kayin ve ladin ormanlarinda rastlanir. Gül kirmizisi renkte ve çok güzel çiçekleri vardir. Çiçeklenme dönemi Haziranda başlar ve Ekime kadar sürer. Ülkemizde Kirklareli, İstanbul, Bolu, Kastamonu, Amasya, Giresun, Rize ve Erzurum illerinde doğal olarak yetişir. Bu bitki, çiçeklenme süresinin uzun olmasi nedeniyle önemli balli bitkiler listesinde yer almaktadir. Karabaş otunun bali oldukça açik sari renkli olup kismen geç kristalleşir. Kristalleştiği zaman ince granüller oluşturur. Balin nane kokusuna benzer bir kokusu vardir. Bir dönüm karabaş otu ekili alandan 10-20 kg arasinda bal alinabilir.
Erik Otu
Bu bitkinin 5 türü ülkemizde doğal olarak yetişmektedir. Erik otu çok yillik bir bitkidir. Boyu 40 cm kadar olabilir. Çiçekleri açik eflatun renktedir. Çiçeklenme dönemi Mayistan Ekime kadar sürer. Çanakkale, İstanbul, Bursa, Çankiri, Sinop, Amasya, Giresun, Rize, Çorum, Balikesir, Eskişehir, Ankara, Kayseri, Malatya, Tunceli, Muş, Bitlis, Aydin, Denizli, Antalya, Konya, Mersin, Adana, Mardin, Hakkari ve Ordu'da doğal olarak yetişir. 
Erik otunun çiçeklenme süresinin uzun olmasi ve ülkemizde çok yaygin olarak bulunmasi nedeniyle bu bitki önemli balli bitkiler listesinde yer almaktadir. Erik otu bali açik sari renktedir ve oldukça güzel bir tada sahiptir. Bir dönüm erik otundan 20-50 kg arasinda bal alinabilir.
3. Ağaçlar ve Çalilar
Ülkemiz nektar ve salgi üreten ağaçlar yönünden değerli türlere sahiptir. Ağaç ve çalilar içinde nektar ve salgi üretimi bakimindan en önemlileri; akasya, ihlamur, okaliptüs, çam, funda, çeşitli meyve ağaçlari, söğüt, yalanci akasya, akçaağaç, böğürtlen, muz, kestane, koca yemiş, püren, erguvan ve meşedir.
Köknarlarin ve bazi iğneli ağaçlarin çiçekleri nektar salgilamaz. Yalnizca bazi yaprak bitlerinin çikardiği artik maddeler ve geçen seneden kalan eski iğnelerin sizintilari arilar için bal kaynaği oluşturur. Köknar iğneleri yaz başinda sicak günlerde tatli su salgilar. Bu salgilama bir iki hafta gibi bir süre devam eder. Ancak, çamlarda yaşayan böceklerin salgi üretmeleri uzun sürelidir. Bu salgilarin toplanarak çam balina dönüştürülmesi ülkemiz bal üretimi ve ihracati yönünden çok önemlidir. İhraç edilen balimizin tamamina yakini çam balidir.
Akasya (Robinia pseudoacacia)
Değişik iklim koşullarina kolaylikla uyum sağlayabilen akasya, ülkemizde yaygin olarak rastlanabilen bir ağaç türüdür. Akasyanin aricilik açisindan oldukça önemli bir yeri vardir. Görünümü ile de park ve bahçelere ayri bir özellik katan akasya dikiminin hizlandirilmasina ülke çapinda önem verilmelidir. Ağaçlandirma yapilacak bölgelere dikilecek her akasya ağacinin üretici ve ülke ekonomisine katkisi büyük olacaktir. Akasyanin çiçeklenme dönemi bölgelere ve yüksekliğe bağli olarak Nisan-Haziran aylari arasindadir. Akasya balinin tadi ve kokusu çok güzeldir ve oldukça geç kristalleşir. Kendine özgü parlaklik ve akiciliğini uzun süre kaybetmez. Bir dönüm akasyadan 150 kg bal üretilir.
İğde (Eleagnus)
Bu familyanin iki türü Türkiye'de doğal olarak bulunur. İğde, bazi bölgelerde ağaççik, bazi bölgelerde ise ağaçtir. Çiçekleri açik sari renktedir. İğde çiçeğinin güzel kokusu herkes tarafindan bilinir. Arilar sabahin erken saatlerinden günün geç vakitlerine kadar iğde çiçeklerini ziyaret ederler. Çiçeklenme süresi bulunduğu bölgeye göre değişir. İliman iklimin hüküm sürdüğü alanlarda Nisan ayinda, daha iç bölgelerde ise Mayis ve Haziran aylarinda çiçeklenme gözlenir. İğdenin nektari çok fazla değildir ve geniş alanlarda ekimi yapildiği zaman aricilik açisindan değer kazanir.
Söğüt (Salix alba)
Arilar için özellikle erken ilkbaharda önemli bir nektar ve polen kaynağidir. Ülkemizde sulak arazilerde doğal olarak yayiliş gösterir. 1 dekar söğüt alanindan 10-15 kg bal alinabilir. Bali geç kristalize olup sari renklidir.
Kestane (Cestanea sativa)
Ülkemizde Karadeniz, Ege, Marmara ve Akdeniz bölgelerinde doğal olarak yetişir. Haziran-Temmuz aylarinda çiçeklenen kestaneden elde edilen balin rengi koyu kahverengi olup acimsi ve kendine özgü keskin bir kokusu vardir. Tibbî ballar arasinda kabul edilen kestane bali geç kristalize olur. Farenjit, astim, kansizlik durumlarinda iyileştirici özelliği vardir.
Yaki Otu (Epilobium angustifolium)
Bu bitkinin 21 türü Türkiye'de yetişmektedir. Çok yillik bir bitkidir. Çiçekleri pembe renkte ve çok güzeldir. Bazi ülkelerde yaki otu kültüre alinmiştir ve yetiştiriciliği yapilmaktadir. Yüksekliği 600-3000 m arasinda olan yeşil alanlarda, ormanlarda ve kayalik bölgelerde yaki otuna rastlamak mümkündür. Bursa, Ankara, Sinop, Ordu, Giresun, Trabzon, Kars, Balikesir, Kütahya, Kayseri, Erzurum, Bitlis, Ağri, Antalya, Van ve Adana'da bulunur. Balinin rengi açik yeşildir. Kristalleştiği zaman beyaz bir renk alir. Balinin çok güzel bir tadi ve aromasi vardir. Bir hektar yaki otu ekili alandan 600 kg bal alinabilir.
Okaliptüs (Eucalyptus globulus)
Okaliptüs, park ve bahçelerde süs bitkisi olarak da kullanilmaktadir. Her zaman yeşildir ve Akdeniz Bölgesi ikliminden hoşlanmaktadir. Bu bitkilerin boyu 30 metreye kadar çikabilir. Çok yoğun sari çiçekleri vardir. Türkiye'de en çok Mersin ve Adana bölgesinde bulunmakla birlikte İstanbul, İzmir, Antalya ve Hatay'da da bu bitkiye rastlamak mümkündür. Çiçeklenme dönemi türe ve bölgeye göre Kasim-Haziran aylari arasindadir. Bali yavaş kristalize olur.
Narenciye
Narenciye bitkileri arasinda portakal ve limon arilar için önemli nektar kaynaklaridir. Ülkemizde Akdeniz ve Ege bölgelerinde geniş alanlarda kültüre alinmiştir. Bali kendine has hoş kokulu olup C vitamini bakimindan zengindir.
Püren (Hypericum)
Ülkemizde Akdeniz, Ege, Trakya ve Karadeniz bölgelerinde doğal yayiliş gösteren pürenin ilkbahar ve sonbaharda çiçeklenen türleri vardir. Çiçekleri pembe ve mor renkli olup arilar için zengin nektar ve polen kaynağidir. Püren bali kendine has aromali, hafif acimtirak, oldukça kivamli ve kiymetlidir.
Lüfer (Lotus corniculatus)
Halk arasinda gazal boynuzu olarak da bilinir. Çiçekleri altin sarisi renkte olup, çok yilliktir. Çiçeklenme dönemi Haziran'da başlar ve Ağustos sonuna kadar devam eder. Dağ yamaçlarinda ve çayirlik alanlarda bulunur. Bali açik sari renkte olup orta kalitededir. Kristalleşmesi kismen çabuktur. Bir hektar ekili alandan 26-200 kg arasinda bal alinabilir.
Orman Gülü (Hedera helix)
Çiçeklenme zamani Mayis-Haziran aylari arasindadir. Ancak iklim koşullarina ve bulunduğu yüksekliğe bağli olarak Mart-Ağustos aylari arasinda da çiçeklenme gösterebilir. Bu bitkinin balinin hoş olmayan bir tadi ve kokusu vardir. Bali koyu kahve renkli olup akişkandir. Bu bitkinin balini yiyen kişilerde halsizlik, baş ağrisi, kusma ve bilinç kaybi olur. Bu nedenle halk arasinda bali zehirli olarak bilinir. Bu balin zehirli olmasinin nedeni orman gülünün nektarinda bir alkoloid olan andromedotoxin'in varliğidir ve kovandan yeni alinmiş olan balda daha çoktur.

8 Haziran 2012 Cuma

Gezginci Arıcılıkta Yapılması Gereken Resmi İşlemler


Gezginci arıcılıkta kolonilerin nakledilmesi için bazı prosüdürleri yerine getirdikten sonra gerçekleşir. Ülkemizde henüz orturmasada ilerde bu sistem oturacaktır.
Bazı arıcı arkadaşlarımız kafakalrına göre gözlerine kestirdikleri yere gece arıları bırakıp, tabiri caiz ise kaçıp gitmektedirler. Arıları bıraktıkları yerdeki yetkililer bu kolonilerin sahiplerine ulaşamamaktadır.
Arıcılığı kuralına göre yapacak isek, birlik üyesi olmamız gerekmektedir. Birliklere üye olmam diyorsanız, olabilir, bu sefer ilçe tarıma kolonilerinizi beyan ediyorsunuz. Yani sistemde sizin kaç koloniniz oldugunu devlet bilecek.
 Bu işlemleriniz hazır ise bulundugunuz köyün veya mahelle muhtarından canlı hayvan naklinde kullanılan menşey şehatdetnamesi alınıyor. Bunu ilçede oturuyorsanız belediyenin veterinerlik işlerinden de alabilirsiniz, köylerde  veya mahalle muhtarları daha fazla ücret talep edebiliyor, belediyelerde ise her yıl bu harçlar belirlenir ve yıl boyu fiyat aynıdır.
Menşey belgemizle bu sefer İl veya ilçe tarım müdürlüğüne gidiliyor. Kaydınız yoksa zaten menşey belgeniz olsa bile il veya ilçe tarım müdürlüğü sizin adınıza işletmeniz bulunmadığı için işlem yapamaz.

 

İl veya ilçe tarımda kaydımız varsa, kolonilerin nakli için hazırlanmış araç kanunlara göre dezenfekte ediliyor.
Aracın plakası, mal sahibi ve araç kullanıcısı menşey belgesine ve dezenfeksiyon belgesine yazılıyor.
Bizim ilçemiz Gebze'de iki tane veterinerimiz var, o kadar çok işleri varki, ilçedeki tüm hayvanların kayıtlarını tutacaklar, doğum yaptıklarında küpeleri takılacak, arışarı yapılacak , ayrıca suni tohumlama işleride var, birde bu bilgilerin hepsi sisteme işlenecek. Bana diyorlarki abi iki kişiyiz ve sadece iki kişi bu bilgilerin tamamını sisteme işlemeye kalksak yetiştiremeyiz, gerisini siz düşünün. Birde araç dezenfekte ediyorlar işte ;D
 Bu arada hala nakil işlerimiz bitmedi devam ediyoruz ???



Arıların nakil işlerinden önce arıları götürecegimiz yerdeki tarla sahibiyle o köyün veya mahallenin muhtarıyla mutakabat yapmalıyız.
Kaç kovan arı getirecegimiz, hangi mevkiye koyacagımız önceden ayarlanmalıki, civarımıza daha sonradan arı kolonisi gelmesin, muhtarın bunlardan haberi olmaz ise yanınıza bir kamyon arı indirttirir.
Mutabakatımızda tamam, bittimi gene bitmedi :)

Köy muhtarı sizin için konaklama belgesi düzenliyor.
Arıcı, tarla sahibi, köyün muhtarı,konaklama  belgesine imza atıyor.
İl veya ilçe tarım müdürüde bu belgeyi onaylayıp, yakın civarınıza arı getirilmesine engel oluyor.
Bir sabah kalkıp baktıgınızda yanınıza bir kamyon arı inmiş ise, bunu yetkililere haber verdiğinizde, yeni gelen arıları kaldırtma yetkileri var.
İzinli gelse zaten gelemeyecek, izinsiz gelmişse zaten suçlu, fakat arıcılarımız suç işlemeye devam ediyor, aslında  tüm arıcılar bu konuda duyarlı olmamız gerekmektedir.
Nihayet işlemler bitti, arılarımızı getirebiliriz.

7 Haziran 2012 Perşembe

ARILARIN YAŞAMINDA GÖRÜLEN DİĞER ANORMAL HALLER


YALANCI ANA (SAKACIK) 
Sakacık,üç hafta veya daha fazla bir müddet anasız kalmış ailelerde,işçi arıların yumurtlaması durumudur.Sakacık olan ailelerde yavrular gayri muntazam olarak erkek ,hatta işçi arı hücrelerine serpiştirilmiş bir şekilde olurlar.Bu durumu yer darlığından örtü,bazen hücreler ikişer tane yumurta koyan tohumlu ana yumurtalarından ayırmak gerekir.Ana,bir hücreye iki yumurta koysa dahi ,o yumurtalarda bir sıra ve düzen vardır.Yalancı analar,hücrenin dibine değil,yan duvarlarına 3-5-8 adet bile bırakırlar. 
Sakacık olan ailelerde işçi arı hücrelerine yumurtlayan işçi arıların tohumsuz yumurtalarından ufacık erkek arılar çıkar.Bu hücrelere konulan yumurtalar geliştikten ve üzerleri kapandıktan sonra ,diğer hücrelere nazaran daha yüksek adeta deve hörgücü gibi bir hal alırlar.Bu anormal yavrular,normal yavruların aksine,sahayı,gayri muntazam bir şekilde kapatırlar. 
Sakacık olmuş aileler ,tohumlu yumurtalarla kaplı çerçeve verildiğinde ana hücresi yapsalar dahi sonunda söküp atarlar.Kafessiz ihtiyat ana verildiğinde de onu öldürürler.Tüm bunların yanında ,kendi tohumsuz yumurtalarından ana yetiştirmeye kalkışırlar.Fakat ,bu hücreden de yine erkek arı çıkmaktadır. 
Sakacık olan(yumurtlayan) işçi arılar,diğer arılarla aynı şekilde olduklarından,onları bulup öldürmek imkansızdır.Bu hali önlemek için,ilkbaharda haftada bir arı yavruları gözden geçirilmelidir.Sakacık ilerlememişse kafes içerisinde ihtiyat ana vermek,aksi halde diğer bir aileyle birleştirmek veya ikişer üçer çerçevelerini komşu ailelere dağıtmak gerekir.Son durumda ,normal ailelere verilen sakacıklar çabuk kaybolurlar. 
Sakacığı ilerlemiş bir aileyi sakacıktan kurtarmak için,şöyle hareket etmek gerekir;Sakacık olmuş böyle aileleri uslandırmak için,öncelikle birkaç defa bol şurup vermelidir.Daha sonra yetişkin yavrulu bir çerçeve verilmelidir.Yavrulu çerçevedeki arılar hücrelerinden çıktıkları gün,yapılan işlemlere paralel olarak bu aileyi kafese kapatılmış ana veya olgunlaşmış ana memesi verilir.Sakacık olmuş ailenin rahatını bozmadan,yani kurcalayıp,sinirlendirmeden bu aileye şurup vermeye devam edilir.İki gün sonra ,ana kafesinin mantarı çıkarılır.Kafes yerine konur.Ananın çıkarılması arıların kendilerine bırakılır. 
Ballık verilerek yuvası genişletilmiş fakat,araya ana ızgarası konmuş kovanlarda da ana olduğu halde dahi sakacıklar görülebilir.Keza.nektar toplama bakımından kısır olan yıllarda ana ızgarası yüzünden sakacıklar görülmüştür. 
Arıları yalancı ana arılardan kurtarmak için daha bir çok yol vardır. 
Bunları şöyle sıralayabiliriz 
Zayıf , sakacıklı aile gazete kağıdı usulüyle sağlam bir aileyle birleştirilir.Bu aileye bir hafta kadar asla dokunulmamalıdır.Bur haftadan önce karıştırılan kovanlarda anaların öldürüldüğü görülmüştür. 
Sakacık olan ailelere tedbir olarak şöyle bir usul uygulayanlar da vardır;. Sakacıklı aileye çok duman verildikten sonra,kafes içerisinde çiftleşmemiş bir ana verilir.Ana kafesten çıktıktan ve çiftleşip yumurta koymaya başladıktan sonra sakacıklarda kaybolur.Anasız aileye verilen ana uzun zaman kafeste kalır veya kafesten çıktıktan sonra hava muhalefeti vs. nedenlerle çiftleşmezse,böyle ailelerde sakacıkların yine meydana geldiği görülür. 
Sakacık olmuş aileye arısız ihtiyat ana şöyle de verilebilir. Sakacık olmuş kovan,kuvvetli uçuş saatlerinde kenara kaldırılır.Yerine,kafes içerisinde anası bulunan bir kovan konur.Ertesi günün akşamı ana kafesten çıkarılır.Bu arada sakacık olmuş kovandan bu kovana kafi miktarda işçi arı dolmuştur.Eğer,yeni kovandaki tüm arılar anayı müdafaa edecek kuvvette iseler , sakcık olmuş kovanın her gün çerçevelerinden bir tanesi süpürülerek alınır..Bu çerçeveler üzerindeki arılar eski yerlerine gelirler.Daha evvel anayı benimsemiş arılar,sonradan gelen arılara karşı anayı korurlar.Böylece 5-10 gün içerisinde sakacık olmuş kovanın arıları bu kovana geçerler.Artık anaya da bir şey yapmazlar.Vereceğimiz ihtiyat ananın müdafii olarak bir miktar(bir avuç kadar) arı mevcutsa,ananın kafese alınmasına lüzum kalmaz.Bu durumda,dışardan tedricen gelen arılar anaya asla dokunmazlar,dokunsalar dahi anayı benimsemiş olan ve onu savunan arılar anayı korurlar.Ananın savunucu olduğu böyle hallerde,kenara kaldırdığımız kovandaki çerçevelerin arılarının eski yerlerine gelmeleri yönünden süpürülürken yerine birkaç çerçevenin arıları dahi verilebilir. 
Kafese konmadan ana landırılabilir mi? 
Yerinden kaldırılıp 100 metre uzağa götürülerek arıları silkilen yalancı analı kovanın arıları,yerine bırakılmış boş bir kovanın içinde toplanarak,bir köşeye veya tabana,tavana yumak yaparlar.Bu arı kümesi olduğu yerde 48 saat kalır.Bu süre zarfında ,anası olmadığı için kaçmaz.Anasız şaşkın bir oğul arısı gibi kalarak,bir anaya şiddetle ihtiyaç hisseder.Bunlara kafessiz ana verilebilir.Uçma deliğinden ,verilen ana onlarla kaynaşır.Bir gün sonra başka kovanlardan alınan yavrulu ballı çerçeveler verilir. Silkilen yalancı analı kovandan çıkan,çerçevelerde başka kovanlara verilir. 

ARILARDA YAĞMACILIK 
Yağmacılık,büyük nektar toplamadan evvel,sonbaharda,nektar toplamadan sonra,yazın nektarsız geçen günlerde,kışın sıcak havalarda ,yani,nektar toplama tamamen kesildikten sonra,arıcının ihmali yüzünden zayıf,anasız,hasta vb. arı ailelerine kuvvetli ailelerin saldırmaları halidir. 
Eğer,bir arılığın arıları,diğer bir arılığın arılarına saldırıyorlarsa,bunun kabahati yağmacılığı yapan arı sahibine değil,arıları yağmacılığa uğrayan arılığın sahibine yüklenmelidir. 
Nektar toplama kesildikten sonra,kovanın üzeri tedbirsiz açılırsa yağmacı arılar onun üzerine üşüşürler.Arılar yan taraftan köşeden,yukarı taraftan çerçeveler arasına sokulmaya çalışırlar.,hırsızlık yapmaya gayret sarf ederler.Hırsızlık yapmak için uçan,dolaşan arıları tanımak çok kolaydır.Hırsız arılar kovan etrafında uçarak,içeriye girecek delik ararlar.Buldukları çatlak veya delik etrafında toplanırlar.Görünmeden içeriye sokulmaya çalışırlar.Aynı zamanda uçma deliğinin önünde muhafız arıları kovarak birbirlerini didikleyip ,çekiştirirler.Daha sonra bu hırsız arılar işi ilerleterek,zorla kovana sokulurlar.Yağma edilen kovanın önüyle,yağma eden kovanın önünde akşam geç saatlere kadar iyi nektar toplama zamanındaki gibi bir uçuş başlar.Halbuki,normal hallerde arı aileleri bu zamanlarda uçuşlarına son verirler. 
Hırsızlık yapan aileyi öğrenmek oldukça kolaydır.Şöyle ki,yağma edilen ailenin uçma deliği ince elek ile kapatılır.Uçma deliği önüne toplanan arıların üzerlerine un serpilir.Daha sonra arılık dolaşılarak una bulanmış arıların hangi kovana girdikleri tespit edilir.Böylece hırsız aile bulunmuş olur. 
Arılıkta yağmacılık genişleyince ,çok kısa zamanda yağmacılığa uğrayan ailenin balı talan edilirken,arıları da öldürürler. Bundan sonra yağmacılık ,diğer kovanlara ve arılığa yayılır. Topyekün savaş ve birbirlerini tartaklama içerisinde arılığın bir çok kovanı telef olarak elden çıkarırlar.Bu gibi hallerde arılığın manzarası acı ve heyecan vericidir.Kuvvetli gürültü çıkararak karma karışık uçan arılar havada karışırlar.Kovanların konma tahtaları ,kovanlardaki çatlaklar ve ön kenar tahtalarının üzerleri içeriye girmeye çalışan arılarla tamamen dolar.Bazen,bir arılıktaki arılar diğer bir arılıktaki arılara baskın yaparlar.Sonuçta baskına uğrayan taraf mahvolur. 
Yağmacılığa başlangıçta meydan vermemek gerekir.Aksi halde sonradan önüne geçmek çok güç,hatta imkansızdır. 

YAĞMACILIĞA KARŞI ALINABİLECEK ÖNLEMLER 
Arılarda hırsızlığın başlaması nektar toplama azaldığından arı ailesinin kuvvetine göre uçma deliklerinin küçültülmesi gerekir.Bu küçültme duruma göre asgari bir santimetre kadar olur.Kovanların muayenesi sırasında (nektar toplama azalmışsa),balın öteye beriye dökülmemesine dikkat etmelidir.Bal yere dökülmüşse ,üzeri toprakla kapatılmalıdır.Yazın sıcak günlerinde nektar toplama kesilmişse,kuvvetli ailelerin uçma delikleri ince elek teli ile kapatılmalı,dar bir açıklık bırakılmalıdır.Bu böyle elek teli ile geniş hava yeri bırakılmazsa ,arıların sıcaktan perişan olma ihtimalleri vardır. 
Nektar gelmediği zamanlarda,bal alırken veya kovana bakmak gerektiğinde ,yağmacılık olmaması dahi,kovanın uçma deliği bir santimetreye kadar küçültmelidir.Bu bir tedbirdir.Yağmacılık çıkmışsa ,bilahare kovanın uçma deliği normal bir hale getirilir.Ayrıca;Sıcak bölge veya memleketlerde kovanlar gölgeli yerlere konulmalıdır.Çünkü,sıcağa maruz kalan bal ve mum yumuşayacak ve bunlar kokuları ile arıları cezbedeceklerdir .Arılıkta bal bulaşmış eşya bırakılmamalıdır.Bala bulaşmış eşyalar ve kovanlar ıslak bezle iyice silinerek yıkanmalıdır. 
Kovanların çatlakları kağıt veya paçavra ile tıkanmalı ve hamur veya çamur ile sıvanmalıdır. 
Yemlikler,gündüz arıların üzerlerinde bırakılmamalıdır. 
Kovanlar muayene edildiğinde;kullanılan körük dumanı ile kullanılan sandık ve örtüler de arılar tarafından takip edilirler.Kovanlar muayene edildiğinde ,körük ve diğer kullanılan eşyalar,muayene edilen kovandan çok uzakta,bir başka kovanın yanına bırakılmalıdır.Yağmacı arılar bu eşyaların etrafında toplanacaklarından,diğer taraftaki kovan daha kolay kontrol edilir. 
Fakat,bir iki kovan muayene edildiğinde,yağmacı arılar buna da alışarak güçlük çıkarırlar.Böyle anlardan arılığın çeşitli yerlerinde yakılan ot,tezek,sap vb. dumanlarından istifade edilebilir. 

BİR KOVANDA İKİ ANA ARI 
Bazen bir arı ailesi içerisinde iki,hatta daha fazla yumurtlayıcı ana olduğu görülür.Bu bir tesadüf değildir.Bu durum arı ailelerinin kendi inisiyatifleriyle,ana arılarını gerçekleştirecekleri zamanda,yeni ananın zifaf uçuşuna çıkarak döllenip kovana dönmesi ve yumurtlamaya başlamasına kadar,eski ve yaşlı anayı öldürmeyerek bir tedbir alarak kovanda bırakmaları da rastlanır.Onların karşı karşıya gelip çatışmasına,birinin diğerini öldürmesinde müsaade etmezler ,nektar akımının gür olduğu sürece .Ana ve kızın yumurtlamasına izin verirler.Bal özü akımı kısırlaşınca yaşlı anayı öldürüp atarlar. 

ARILARIN KOVANLARINI TERK ETMELERİNİN NEDENLERİ 
Çoğu kez oğul kovana yerleştirildikten sonra aşağıda sıralanan sebeplerden ötürü kovanı terk ederler.Şöyle ki ; 1-Kovanda kötü bir koku vardır.2-Kovan uzun müddet güneşe maruz kalmıştır.3-Fazla sıcaklık tesiri ile havasızlık olmuştur.4-Eski ,bozuk gömeçler vardır.5-Kovanda ana yoktur.6- Oğulun yerleştirildiği kovan küçüktür. 
Yuvasını ilkbaharda terk eden arı ailelerine de rastlanır.Bunun nedenleri.1- Yuvaların çok dar olması.2-Yuvada çok bal bulunması.3-Gömeçlerin güveli veya küflenmiş,olması da arıların kovanı terk etmelerine sebep olur.4-Açlıktan kovanlarını terk eden arı aileleri de vardır. 5-Yuvada bal miktarı bol olduğu,yumurta koymaya ve yavru yapmaya yer bulunmadığı zamanlarda da arı aileleri yuvalarını terk ederler..Bu halin sebebi şimdiye dek arıcılarca anlaşılmamıştır.6-Bazı ufak arı aileciklerinin anaları çiftleşme uçuşuna çıktıklarında arılarda ananın peşine takılarak,bir daha yuvaya dönmezler.7-İlkbaharda kovanda 10-15 işçi arı ile beraber ana arı da bulunur ve kovanda bal ve temiz,hastalıksız petekler olursa,bunun baş nedeni Varroa zararlısıdır.Yuvasını terk eden arı ailelerinin ekserisi zayıf ailelerdir.Kuvvetli bakımlı arı ailelerinin yuvalarını terk etmeleri çok ender rastlanan bir haldir. 

KOVAN ÖNÜNDE GÖRÜLEN CÜCE-SAKAT-KANATSIZ ARILAR 
Kovan önünde görülen bu gibi sakat,cüce,kanatsız,zayıf arılar mutlaka varroa zararlısı veya nosema hastalığından ileri gelmez. Kovanların önünde bu hali gören birçok arıcılar varroa mücadelesi , nosema tedavisi yaptıkları halde bu gibi arılara rastlayınca telaşa kapılırlar.Tüm gerekenleri yaptığım halde bu nedir diye oraya buraya sorar veya gereksiz ilaçlamalara devam ederler. 
Bu hal mutlaka herhangi bir hastalık veya zararlılardan meydana gelmez. 
Kovandaki üç çeşit arıların her birinde dahi tek tük rastlanan bu anormallikler ;Arı salkımı dışında,yani çerçevelerin alt ve yan kısımlarında yayılmış ve üşümüş ana ,işçi ve erkek arılarda da görülür. 
Sakat kısa hortumlu,tek kantlı ,tek antenli,noksan bacaklı,kısa ve yırtık kanatlı arılar açık veya kapalı petek hücrelerinde üşümelerinden,muayeneler veya yer değiştirmelerde veya çerçevelerin silkelenmesinde sarsılmalarından, güneşe maruz kalmalarından,susuzluk çekmelerinden vs. gibi sebeplerden de ileri gelir. 
Unutmayalım ki ,yurdumuzda ilkbaharın çok kararsız havalarında bazen gündüz ısı 25-30 dereceye dahi çıktığının gecesinde eksi 6-10 dereceye kadar inebiliyor.Gece üşüyen arılar çerçeveler üzerindeki salkımlarını daraltıp birbirlerine yaklaşınca,çerçeve yanlarındaki yavrular üşüyorlar.Tabi ki daha doğmadan sakatlanıyorlar.Arı ailesinin ve hatta diğer hayvanların,insanların bile; zayıf ,cılız ve toplumuna faydalı olmayacağını anlayan aile onları toplumdan dışlayarak dışarı atıyor. 

KOVANDAN ÇIKARILAN ERKEK ARILI PETEKLERİN VE YAVRULARIN TEMİZLENMESİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ 
Yaşlı analar ile yalancı analı kovanlardaki,işçi arı gözlerine bırakılan yumurtalardan erkek arı çıktığı belirtilmişti.Bu gibi çerçeveleri kovandan çıkarıp atmaktan ise onları hücre içinde öldürüp ,kuvvetli kovanların ballıklarında senelerce,süzme bal üreteme için kullanmak mümkündür. 
Erkek arı yavrularının üzeri sırlanmış ise,bunları bal bıçağı veya tarakla bozulup bal süzme makinesin de boşaltılabileceği gibi ,arılarda kovandan yorulmadan temizleyip atabilirler. 
Soğuk su içine sokulan veya birkaç gün dışarıda bırakılan yavrular ölür.Sırı bozmadan da verilirse arılar temizleyebilir. 
Üzeri henüz kapanmamış erkek arı hücrelerinde arı sütü vardır.Temiz bir suya sokulup silkilirse suda kolay eriyen süt suya geçer.Bu su süzülüp buz dolabına konulup içilebilir.Kevgirde kalan sürfelerde yağda kavrulup yenilebilir.Protein kaynağıdır.Civciv ve tavuklara verilerek de değerlendirilir.

BAL ARILARININ DÜŞMANLARI


PETEK GÜVESİ 
Kovanlarımıza musallat olarak büyük tahribat yapan Güve Kurtlarını tanımayan arıcı yoktur. 
Akşamları kovan çevresinde uçuşan gümüşi renk kanatlı küçük kelebeklerin,zayıf arı kovanları içine girerek,dip tahtasına,arısız boş petek gözlerine bıraktığı yumurtalardan çıkan kurtçuklar ;peteklerde galeriler açarak ve örümcek gibi ağ örerek onların bozulmasına,rastlandığı yumurta ve kurtçukların ölmesine sebep olurlar. 
Arılara güvenin zarar vermemesi için göz önüne alınacak hususlar şunlardır. 
Kovanları ve bilhassa kovan dip tahtalarını daima temiz bulundurmak. 
Zayıf kovanların uçma deliklerini gerektiğinden fazla açmamak. 
Arı ailelerini de daima kuvvetli bulundurmak ve kovanda arıların işgal etmediği boş petekler bulundurmamak. 
Kovan dip tahtası ile çerçeve alt çıtası arasındaki açıklığı 2-2.5 cm. den daha az bırakmamak. 
Güveli petek ve çerçeve varsa çıkarıp,imkanlar nispetinde temizleyip,kuvvetli kovanlara vermek.Onları temizletmek. 
Eski arıcılarımız çam sakızı,tezek,kuru nane dumanı vermek ve sirke püskürtmek suretiyle güveleri imha ettiklerini zannederlerse de doğru değildir.Bu şekilde ancak birkaç yaşlı güve kurdu kovanın dibine düşer.Zaten tahribatını yapmış,işi bitmiş kurdu bir gelberi ile dışarı alırlarsa da kovan bu zararlıdan kurtulmuş olamaz.Şurup lamalar arı ailelerinin kuvvetlenmesini ve zararlı ile savaşını kolaylaştırır.Sıfır derecenin altındaki ısılarda 2-24 saat bırakılan peteklerdeki güve kurtlarının tümü ölür. 
Piyasada Güve kelebeği ile mücadele için ilaç bulunmaktadır. 

VARROA ZARARLISI 
Bal arılarının yumurtadan çıkıp kurtçuk haline gelmesinden sonra,her yaşta kanlarını emmek suretiyle zarar veren bu kenemsi parazit,arıların yavaş,yavaş ölerek kovanın sönmesine sebep olur. 
Çıplak gözle bakıldığında siyaha yakın koyu kahve renkte ,yaklaşık 1.mm. boy ve 1.5 mm. Genişliğinde balık puluna benzer parlaklıkta 4.çift ayaklıdır.Bir arı üzerinde veya hücredeki yavruda 1-6 adet rastlanabilir.Genellikle arının birinci ve ikinci boğum aralarına tutunmuşlardır.Karın kısmı gibi dışardan daha az görülebilir yerlerde olup çok seyrek olarak göğüsle baş arasında da rastlanır. 
Bu zararlı ile savaş için çok ve çeşitli ilaçlar piyasaya çıkarılmıştır.Tarım Bakanlığının ruhsatını taşımayan ilaçları çok ucuza da gelse kullanmamak gerekir.Kovanda bal ve yavrunun en az bulunduğu geç sonbahar ve ilkbaharda kullanılmalı.Arıların bal derlediği devrelerde kesinlikle kullanılmamalıdır. 
Ruhsatlı Varroa ilaçları : Perizin - Varroset - Formiset - Rulamit - Varrooxalic 
İlaçsız Teknik Önlemler 
Daha çok erkek arı gözlerinde ürediğinden,erkek arı hücreleri sırlandıktan sonra zaman,zaman kesilip yok edilmelidir. 
Kovanlar sürekli güneş alan yerlere,toprak seviyesinden en az 40-50 cm. yüksek yerlere yerleştirilmesidir. 
Arılar çiçek tozu veya onun yerine kullanılan proteince zengin (Soya unu,süt tozu vs.) yemlerle beslenmelidir. 
Arılıkta,arıların yuvalarını şaşırmaması için gerekli önlemleri almanın da sirayeti önleme bakımından faydası vardır.

ARI BİTİ 
Arı bitleri , varroa gibi kan emici değil,arıların yediği besinlere ortak,sofra arkadaşı gibidir. 
Bu da yaklaşık 1.5 mm. boy 1mm.genişliğinde olup koyu kahve renktedir.Yavru arılarında bulunmaz.Ergin arıların baş ve sırt kısımlarında bulunur.Onların besinine ortak olarak aileyi zayıflatır.Üç çift bacaklıdır.Bilhassa ana arıya musallat olur.Bazen 2-3-5 ve hatta 15-20 adet bir anada görülebilir.Daha ziyade zayıf kovanlarda rastlanan bu bitle şöyle mücadele yapılır.
Ana arıyı bitten temizlemek için ,ana avuç içerisine alınır.Sigara dumanı üflenerek bir müddet iki avuç kapalı tutulur.,bitlerin ana arıyı terk ederek avuç içine düştüğü görülür.Daha fazla bekletilmeden ana kovana iade edilir.Bu şekilde ana bitten temizlenebilir.Ucu inceltilmiş bir kibrit çöpü veya diş kürdanının ucu bala batırılır.İki kanadından sol elin baş ve şahadet parmaklarıyla tutulmuş olan ana arının,üzerindeki bitlere çöpün ballı ucu hafifçe dokundurulursa ,bala yapışan bit ana üzerinden kolayca alınır. 

ARI KUŞLARI 
Havanı bulutlu puslu günleri ile yaz sonlarında arılıkların etrafına üşüşen Arı kuşları;Vık ,vık ötüşleri ile geldiğini belli eder.Uçuşa çıkan arıların üzerine atılarak yakalar ve yer.Aslında sinek,tırtıl,kelebek,çekirge ve böcek kurtçuklarıyla beslenen bu faydalı kuş,bunları bulmadığı günlerde .Arılara zarar verir.Arılara zarar veren tek kuşta bu değildir.Bundan başka daha 30-40 çeşit kuş arılarımızı yiyebilir.Fakat bunlar sıcak memleketlerde,Afrika'ya göçten evvel oburca ve arıcının gözü önünde arsızca yediklerinden arıcıyı üzer.Bazen kovanların önüne kadar sokulur.Taş,toprak hatta tüfek atmakla bile arılık çevresinden ayrılmazlar.60 gr. Ağırlığında 25-30 cm. boyundaki bu süslü kuşların eti de pek lezzetli olmamakla beraber yenir. 
Arı ailelerini söndürecek kadar zarar vermezler. 5-10 günde kaybolup giderler ise de ,arı üremesinin en kısa olduğu son güz de,kışa girecek ailelere verdiği zarar azımsanamaz. 
Arı kuşu ,hemen her arıcının tanıdığı,sarı,yeşil,kadife gibi parlak tüylü ,sığırcık büyüklüğünde ,uzunca siyah gagalı ve kırmızı ayaklı çok süslü bir kuştur. 
Göçebe kuşlardandır.İlkbaharda,havaların ısınması ile birlikte gelen bu kuşlar,yaylımda olan arıları yakalar ve yerler.Vurulan bir arı kuşunun kursağından 70-80 adet bal arısı kafasını saymak mümkündür.Yarım saatlik bir sürede 22 hücum yaparak her seferinde bir arı kaptığı da tespit edilmiştir.

EŞEK ARILARI 
Eşek arıları;Bilhassa Nisan ve Mayıs aylarının yağışsız ve kurak geçtiği senelerde çok görülür.Yaz ayları ve sonbahar boyu zarar yapar.Kışın tümü ölür.Kışı kuytu bir izvede 
Geçiren ana , baharda yumurtlamaya başlar ve çoğalır.İki çeşidi vardır. Kuzey Anadolu ve Trakya da “Kara-alacalı-sarı” ve Ege ,Akdeniz bölgesinde”Kahverengi -sarı-alacalı” çeşitleri vardır.Havada,kovan kapısı önünde ve hatta kovan içinde arıları yakalayarak öldürür,kanat ve kafalarını kopardıktan sonra yuvalarına taşırlar ve kovan içinde bal yerler.Bal arılarından daha büyük,kuvvetli ince yapılı ve açık sarı renktedirler. 
Mücadelesi:: En iyi mücadele tarzı yuvalarını bulup imha etmektir.Bütün arıcıların birleşip mücadele etmesi daha faydalıdır.Eşek arıları yuvalarını çatı aralarında ,ağaç kovuklarında,duvar oyuklarında ve toprak içerisinde yaparlar. 
Kovan önünde bekleyerek cetvel tahtası biçimindeki bir tahta parçası ile uçma tahtasına konan eşek arılarını öldürmek,kovanların yanına asılan arı kapanlarına arsenik,talyum sülfat gibi zehirlerle bulaştırılmış et ve ciğer parçalarından yemler koymak suretiyle eşek arılarını öldürmekle kesin sonuçlu bir mücadele tarzı değildir.En iyisi yuvalarını bulup toptan imha etmektir. 

KURU KAFA KELEBEĞİ 
Vücut uzunluğu 6 cm. olan Ağustos,Ekim ayları arasında ve daha çok geceleri kovanların etrafında dolaşarak içeri girmek ve bal emmek ister.Kovana saldırdığı sıralarda kuvvetli sesler çıkarması arıları telaşa düşürür.Gayet kuvvetli kanatlarını çırpmak suretiyle yolu üzerindeki arıları kolaylıkla kaçırabildiği için büyük bir mukavemetle karşılaşmadan kovana girer ve pek fazla miktarda bal emmek suretiyle zarar verir.Buna karşı en iyi tedbir ,uçma deliği önüne 5 mm. Den geniş olmayan kafesli tel koymaktır.Sırtında ölü insan kafası gibi bir şekil bulunması nedeniyle ölü başı kelebeği de denen bu zararlı ,kuvvetli kovanlara girdiğinde arılarca öldürülmekte ve kovanlardan çıkaramadıklarından,dip tahtasında kokuşmaması için propolis ile mumyalamaktadırlar.Arıcılar bilhassa akşamüzeri kovanların çevresinde gürültü ile uçan ve iri uzun bir çekirgeye benzeyen bu kelebeklere rastlamış olmalıdırlar. 

FARELER 
Kovanları delerek veya küçükleri kovanın uçma deliğinden girerek petekleri kemirmek,arı ve yavrularını yemek suretiyle kışın arıların uyuşuk olduğu zamanda zarar yaparlar. 
Bunların zararına meydan vermemek için bilhassa kışın içeri alınan kovanların kapılarını madeni levhalarla daraltmalı ve fare deliklerine zehirli fare yemleri atmalı veya tuzaklarla fareler yakalanmalıdır. 

ÖRÜMCEKLER 
Kovan yakınlarında ördüğü ağlara takılan arıları yerler.Arılığın temiz tutulması yeterlidir.

KARINCALAR 
Çeşitli karıncalar arıların can sıkıcı düşmanıdırlar.Bilhassa kovana teşkilatlı bir surette hücum ettiklerinde fazla zarar getirirler.Genellikle zayıf kovanların bal ve şerbetine ortak olurlar.Seyrekte olsa bazı defa karıncalar yavrulara da zarar verirler.Hatta eski arıların göğüslerini kemirirler ve midelerindeki lal usareyi alırlar.Yine arıları rahatsız etmeleri de bir zarar sayılabilir.Bazı kes zayıf kovanlar karınca taarruzuna uğramış yuvalarını terk ederler. 
Karıncaların zararından arıları korumak için yuvalarını bulup geceleri sıcak su yahut petrol vasıtasıyla yok etmek iyi bir mücadele usulüdür.Mücadele zehirli,aldatıcı maddelerle onları yok etmek iyi bir mücadele yok etmek suretiyle de yürütülmektedir.Örneğin kovanın yanına peşinen ağzı ızgaralı,içinde zehir şurubu . bulunan kutucuklar yerleştirmek önerildiği gibi kovanın yüzeyini soğan ile silmek,veyahut sandığın dibine tuz koymakta karıncaları tedirgin eden vasıtalardır.Bu mücadele kovan sandığının ayaklarını su ve petrol dolu kaplar üzerine koymakla da yapılabilir.Bir çoğu arıcılar,görülen yuvalara bir çay bardağı gaz yağı dökerek uzaklaştırılır.Bazen kovan kapağı altındaki örtüler arasına binlerce yumurta bıraktıkları da görülür.Süpürge,boya veya arıcı fırçası ile temizlenir atılır.

1 Haziran 2012 Cuma

Arıları Besleme


Modern arıcılığın geleneksel arıcılıktan ayrıldığı en önemli yönlerinden birisi, gerekli hallerde arıların rahatlıkla beslenebilmesidir.
Besleme ilkbaharda arıların kovandan çıkmaya başladığı zamanlarda ana arıyı yumurtlamaya teşvik etmek için yapılır. Anaarının mümkün olduğunca erken ve çok yumurtlamaya başlaması, koloniyi güçlendirir büyük bal toplama mevsiminde verim artışına neden olur. Sonbahar beslemesi ise arının kışlık yiyeceğinin tamamlanması ve yine anaarıyı yumurtlamaya teşvik ederek kışa genç arılarla girmek içindir.

İlkbahar da hazırlanacak şerbet 1 ölçü su 1 ölçü şeker şeklinde yapılır. Sonbaharda ise şeker artırılır, 1 ölçü su 2 ölçü şeker şeklinde yapılır. Buradaki ölçü hacim ölçüsüdür. Yani 1 kg suya 1 kg şeker şeklinde anlaşılmamalıdır. Herhangi bir kaba doldurarak ölçtüğümüz şeker ve suyun birbirine oranı anlamındadır. Mesela 1 bardak şekere, 1 bardak su katılmalıdır.

Yapılan şerbete bir miktar bal katılırsa bu arıların şerbeti almalarını kolaylaştırır.

Şerbet Hazırlama

Şerbet temiz su ile yapılır. Bunun için önce su kaynatılır. Kaynatılmış suyun bir müddet soğuması beklenir. Parmağı yakmayacak derecede ılık suya şeker veya bal ilave edilir. Şerbet, şeker iyice eriyinceye kadar karıştırılır, kesinlikle tekrar kaynatılmaz. Kaynatılmış şerbet, arılarda sindirim yolu bozukluklarına sebep olmaktadır.

Şerbet arılara havanın ılık olduğu bir akşam üzeri verilir. Şerbetin fazla sıcak ya da soğuk olmaması gerekir. Verilecek şerbetin miktarı arıların tüketim gücü gözönünde bulundurularak ayarlanır.

Şerbet vermek için çok çeşitli yemlikler kullanılabilir. Eğer arıcının elinde yemlik yoksa pratik olarak olarak bir kavanozun kapağına ince çiviyle delik açılır. Şerbet kavanoza konur, kapağı sıkıca kapatılır ve kapak yemleme deliği üzerine gelecek şekilde konur. Ya da kabarmış bir peteğin hücrelerine şurup dökülür ve bu petek arıları üşütmemeye dikkat ederek kovan içine konur.

Herhangi bir nedenden dolayı arıların beslenmesi ihmal edilirse ve havanın çok uygun olmadığı bir zamanda arıların beslenmesi gerekirse, şeker şerbeti yerine arı keki kullanmak gerekir. Çünkü arıların dışarı çıkamadığı havalarda şerbet vermek, koloninin ishal ya da dizanteri olması ihtimalini artırır.

Kek Hazırlama

Süzme bal ile pudra şekeri bir kabın içinde yoğrularak arı keki elde edilir. Ekmek hamuru kıvamına gelen kek naylon poşetlere sarılır. Poşet kovana temas edecek yerinden yırtılarak yemleme deliği üzerine konur.

Kek Formülleri

3 kg bal + 1 kg polen + 6 kg pudra şekeri
3 kg bal + 1 kg yağsız süt tozu + 6 kg pudra şekeri
3 kg bal + 6 kg pudra şekeri + 400 gram yağsız süt tozu + 20 gram polen ya da arı vitamini